Hindistan’daki Türkler dünyanın en büyük tecridinden izlenimlerini anlattı
Hindistan’daki Türkler dünyanın en büyük tecridinden izlenimlerini anlattı
1 milyar 300 milyonluk Hindistan’daki dünyanın en büyük tecridinden etkilenen Türkler anlattı: “Tebliğ Cemaati günah keçisi yapıldı”, “Bir ay önlem alınmadı”
Keremcan Karabatak
Perşembe 16 Nisan 2020 11:49
Mumbai’deki göçmen işçiler 14 Nisan’da ülke genelindeki sokağa çıkma yasağının uzatılmasını protesto etti (AP)
Hindistan yaklaşık 1 milyar 300 binlik nüfusuyla Çin’den sonra dünyanın en kalabalık ikinci ülkesi. Resmi rakamlara göre 10 binden fazla Kovid-19 vakasına ve 377 ölüme sahip ülkede 3 haftadır sokağa çıkma yasağı uygulanıyordu.
Başbakan Narendra Modi hükümeti uygulamayı 14 Nisan’da 19 gün daha uzattı. Tüm dünyaya yayılan yeni tip koronavirüs (SARS-CoV-2) özellikle ülkedeki göçmen işçilerle geçimini günlük ücretle sağlayanlardan oluşan yüz milyonlarca yoksula sert darbe vurdu.
Hindistan’da sokağa çıkma yasağını ihlal eden turistlere 500 kez “özür dilerim” yazma cezası
Hava kirliliği en yüksek 20 şehirden 14’ünün ev sahibi Hindistan’da sokağa çıkma yasağı sonrası hava temizlendi
Hindistan’da 20 bin vagon karantina merkezine dönüştürülüyor: Her vagonda 16 yatak olacak
Modi, ülkenin kırılgan bir ekonomisi üzerindeki baskıyı hafifletmek için üretimi ve kırsal bölgelerdeki tarımı yeniden başlatmak üzere 20 Nisan’dan itibaren bazı önlemleri kaldıracağını duyurdu.
Eyaletler arasında ticari malların temel ihtiyaç olup olmadığı ayrımına bakılmadan taşınmasına izin verilecek. Zira ülke nüfusunun yüzde 60’ından fazlası köylerde yaşıyor ve geçimini tarımdan sağlıyor.
Bu karardan önce evlerinde kalan insanların sadece market alışverişi ve eczane gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere dışarı çıkmasına izin veriliyordu.
Independent Türkçe olarak bizde ülkedeki Türklerle konuştuk. Onlardan tecrit deneyimlerini, yaşadıkları zorlukları ve izlenimlerini anlatmalarını istedik.
‘Bir ay boyunca her şeyin kontrol altında olduğu söylendi’
32 yaşındaki Ragıp Metin Okutay 3 senedir Mumbai’de yaşıyor. Bir post prodüksiyon şirketinde 3 senedir renkçi olarak çalışıyor.
Salgınla ilgili dünyadaki gelişmeleri ocak ayından beri takip ettiğini anlatan Metin, en başta Çin ile yakın ilişkileri olan Kerala eyaletinde az sayıdaki hastanın varlığının duyulduğunu ancak bu vakalardan sonra ülkede şubat ayı boyunca “her şeyin kontrol altında olduğu” söyleminin hakim olduğunu belirtti.
Çalıştığı şirkete Hindistan’ın her tarafından insanların geldiğini ve bunun kendisini endişelendirmeye başladığını söyleyen Metin, Modi hükümetinin ilk olarak açıkladığı tek günlük sokağa çıkma yasağı ve alkışlı protestonun bir işe yaramadığını da anlattı.
Başbakan Modi herkesten saat 17:00’de 10 dakikalık alkış eylemi istedi. Ama bu eylemler 10 dakika sürmedi. “Go corona, go corona go” sloganı her yere yayıldı. Burada Worli diye bir bölge var. Orada festival yapıldı, dev koronavirüs heykeli yakıldı. Daha sonra Worli tamamen karantina alındı. Daha doğrusu mühürlendi. Tamamen kapatıldı. Çünkü bu olayların eşiğinde orada festival yapıldı.
Modi hükümetinin ilk 21 günlük sokağa çıkma yasağını duyurması sonrası bazı yerlerde paniğin yaşandığını ancak temel ihtiyaçların karşılanacağına dair bilgilerin paylaşılması nedeniyle o sırada kendisinin endişelenmediğini söyledi.
Ertesi gün biz markete gittik. Alışveriş yaptık. Dışarıda sırada bekliyorsun. Arada bir buçuk metre mesafe var. Uzun bir sıra ama bir iki saat sonra istediklerini alıyorsun. Ama bazı eyaletlerde bu daha yanlış algılandı. Benin bulunduğum bölgede bakkallar açık denilince çok panik yaşanmadı. Bazı ürünler zamlandı . Bu 2 hafta içinde bu sorun daha da artacak gibi görünüyor. Örneğin soğan ve lahananın fiyatı arttı.
Salgın nedeniyle kendisinin çalıştığı yerle herhangi bir sorun yaşamadığını, maaşının ödenmeye devam ettiğini söyleyen Metin, bunun “özel bir durum” olduğunun altını çizdi.
Çok sayıda insan işsiz kaldı. Ulaşımı kapatıp insanlara yatacak yer vermediler. Evlerinize dönün dediler. Ama eyaletler arası yürüyerek geçişi de yasaklayınca insanlar zor duruma düştü. Mevsimlik işçiler bu ülkenin yüzde 80’ini oluşturuyor. Bu insanlar günlük ücretle çalışıyor. Bu kişilerin hiçbir güvencesi yok, banka hesapları bile yok. Devlet yardım yapacak ama bu yardımı nasıl ulaştıracağını bilmiyor şu anda. Organizasyon sorunu var.
Tebliğ Cemaati günah keçisi yapıldı’
Hindistan’da salgın öncesinde tartışmalı vatandaşlık yasası nedeniyle Müslümanlar ve Hindular arasında gerilim yükselmişti. Delhi’de şubat sonundan mart başına kadar büyük oranda Hindu çetelerin Müslümanlara yönelik şiddet olayları nedeniyle çoğunluğu Müslüman 50’den fazla kişi hayatını kaybetmişti. Ardından Hindistan’daki çok sayıda Müslüman cemaatinden biri olan Tebliğ Cemaati’nin mart ayında gerçekleştirdiği yaklaşık 8 bin kişilik etkinliğine katılan çok sayıda kişide Kovid-19 vakasına rastlandı. İktidar partisi BJP’nin izlediği politika, Müslümanların “virüs cihadı” ile koronavirüsü ülkeye yaydığı şeklinde yaygın suçlamalara neden oldu. Hindistanlı bilim insanları iktidar partisi destekçilerinin çok sayıda toplu etkinlik gerçekleştirdiğini belirterek Tebliğ Cemaati’nin etkinliğinin salgının ülkede yayılmasının tek sebebi olmadığını açıkladı ancak bu konudaki komplo teorileri hala devam ediyor.
Metin de Müslümanların “günah keçisi” ilan edildiği görüşünde.
Bu konunun bu kadar gündeme getirilmesi doğru değil. Günah keçisi yapıldılar. Herhangi bir cemaati suçlamak doğru değil.
Metin, Mumbai’deki gecekonkondu mahalllerinde durumun özellikle kötü olduğunu, bu bölgelerde sosyal mesafe tedbirlerinin uygulanmasının imkansız olduğunu söylüyor.
Burada Dharavi adında, Asya’nın en büyük gecekondu mahallesi var. Orada vakalar tespit edilince bölge tamamen kilitlendi. Mühürlendi. Mahallelerinin dışına çıkamıyorlar.
Bu konuda doğrulanmış bir vaka olmamasına karşın koronavirüsün kedi ve köpek gibi hayvanlardan insana geçtiği yönündeki söylentiler de insanların evcil hayvanlarını sokağa atmasına neden olmuş.
Hayvanların da Kovid-19 pozitif çıktığı söylenince insanlar kedi ve köpeklerini sokağa attı. Dev panolara ‘evcil hayvanlarda da virüs bulunabilir” yazdıkları için insanlar kedi ve köpeklerden kurtulmaya çalıştı. Daha sonra buna tepki geldi. Dünya Sağlık Örgütü de bunu yalanladı. Ama ABD’de bir kaplanda virüse rastlandığının açıklanması sonrası ülkede bazı insanlar şimdi de keçilerine, koyunlarına maske takmaya başladı.
‘Ekonomik açıdan Hindistan’ı kötü günler bekliyor’
Ahmet Koşar 2015’ten beri Mumbai’de yaşıyor, Türk mutfağını Hindistan’da tanıtmaya çabalıyor.
İnternet üzerinden koronavirüs salgınının Çin’de yayılmasını takip ettiğini söylen Koşar şubat ayında durumun ciddiyetini anladıklarını ifade ediyor. Salgın nedeniyle işlerinin olumsuz etkilendiğini belirtiyor.
İş hayatımız tamamen durdu. Ekim ayında Hindistan’ın 6 şehrinde 8 sema gösterisi yapmayı planlıyorduk. Bir yıl erteleme kararı aldık.
Hükümetin salgınla mücadelede genel olarak başarılı olduğunu ve “beklenmedik derecede şeffaf davrandığını” düşündüğünü söyleyen Koşar, Mumbai’de hijyen ve sosyal mesafe önlemlerine uyulduğunu anlattı.
Sokağa çıkma yasağı ilan edildi, ama bunu 18 Mart’ta açıkladılar ve muhalefet partilerinin de katılımıyla yapılan bu açıklamada tüm önlemler anlatıldı. Toplum paniğe sevk edilmedi. Toplumun büyük kesimi sosyal mesafe ve hijyen konusunda son derece dikkatli. Herkes maske bulabiliyor ve kullanıyor.
Ancak Koşar ülke ekonomisi açısından aydınlık bir tablo görmediğini de belirtti.
Maalesef, yardımlar yeterli değil ancak artarak devam ediyor. Salgından en çok etkilenen kesim gecekondu mahallelerinde yaşayan ve günübirlik işlerle geçimini sağlayan en yoksul tabaka. Özellikle tarımda çok büyük kayıplar olacağı tahmin ediliyor. Ekonomik açıdan Hindistan’ı kötü günler bekliyor.
Nurcihan Banugül ise Mumbai’den şubat ayında Türkiye’ye dönen ve finans sektöründe çalışan bir Türk. Banugül, koronavirüs kaynaklı krizin en fazla yoksulları vuracağını söylüyor.
Mumbai gibi 3-4 metropol var. Bu metropoldeki insanlar genele oranla daha korunaklı halde yaşıyor. Genel sokağa çıkma yasağı aslında kırsal kesimi etkiledi. Birçok insanın hala kimlik belgesi bile yok. Mevsimlik işçilerin yanı sıra insanların çoğu günlük olarak para kazanıyor. Çoğunluğun barınacakları bir evi bile yok. Milyonlarca insan derme çatma yerlerde kalıyor. Benim gördüğüm kadarıyla hükümetin derdi yoksullar değil, koronavirüsün orta ve üst sınıfa bulaşmasını önlemek.
Yaklaşık 3 buçuk yıl Mumbai’de yaşamış olan Banugül, ülkenin sağlık sisteminin çok yetersiz olduğunu vurguladı.
Hindistan bugün ABD’de dekine benzer bir sağlık sorunu yaşıyor. Ben hasta olduğumda doktora gitmiyordum. Oradaki en iyi hastane Türkiye’deki herhangi bir devlet hastanesini mumla aratır. Sağlık hizmetlerine ulaşmak çok pahalı. Hindistan’daki yerel haberlerde Kovid-19 tedavisi olan bir kişinin ödediği ücretin yaklaşık 70 bin TL olduğu yazıyordu.
‘Önceden oturduğum mahallede ev bulamadım’
Hindistan’da 2018’den itibaren her şeyin suçlusunun Müslümanlar olduğu görüşünün giderek yaygınlaştığını belirten Banugül kendi karşılaştığı ayrımcılıkları da anlattı.
Ben 2016’da ev tutarken hiç sorun yaşamamıştım. 2018’de evimi değiştirmem gerekti. Ama ismim Müslüman ismi diye eski mahallemde ev bulamadım. Hindistan’da cemaatler çok etkili. Hindular ve Hristiyanlarda da cemaatler etkili. Burada kişinin kast kimliğini ya da dini kimliğini çekince geriye bir şey kalmıyor. Bollywood’da çalışan Müslüman aktörler bile bazen ev bulamıyor. Müslümansanız hayatın her aşamasında ayrımcılığa uğruyorsunuz. BJP iktidara ekonomik kalkınma vaadiyle gelmişti. Ama her ekonomik krizde bu konuyu kaşıyorlar. Tebliğ Cemaati toplantıyı gerçekleştirilirken uyarılmadı. Sokağa çıkma yasağı bir anda ilan edildi. Müslümanlar her konuda olduğu gibi yine hedef gösteriliyor.
Banugül Hindistan ekonomisini çok ciddi bir krizin beklediğini de öngörüyor.
Hindistan’ın temel sorunu çok büyük nüfuslu olması. Onun gibi olan Çin bugün teknolojiyi kopyalayabiliyor, bir üretim ekonomisi. İki ülke de dışarıdaki çokuluslu şirketlere bağlı ama Hindistan’ın ekonomisi hizmete dayanıyor. Hizmet üretiyor. Bugün dünyada çok büyük bir ekonomik kriz yaşanacak. Büyük ihtimalle Keynesyen ekonomiye geri dönülecek. 1950’lerin “baba devleti”. Bu durumda tüm devletler kendi vatandaşlarını koruyacak. Yurtdışındaki çoğu ilişkiler azalacak. Bu Çin’i o kadar etkilemez ama Hindistan ekonomisi tahminlerin çok daha ötesinde etkilenecek. Çok ciddi bir kriz gelecek.