indyturk.com Ramjanmabhoomi efsanesi: Hindistan'ın Ram Tapınağı'nın uzun ve karmaşık hikâyesi Dr. Duygu Çağla Bayram Independent…
Yeni Şafak Hindistan hükümetinin İslam karşıtı politikaları Müslümanların hayatını zorlaştırıyor
AA
2/11/2022 Çarşamba
Hindistan hükümetinin İslam karşıtı politikaları Müslümanların hayatını zorlaştırıyor
Hindistan’da yaşayan Müslümanlar, ülkedeki mevcut iktidarın ayrımcı kararları ve aşırı sağcı Hindu grupların camilere yönelik saldırıları nedeniyle gündelik hayatlarının giderek zorlaştığını belirtiyor.
İnsan hakları aktivisti Safoora Zargar:- “Hindistan’da Müslümanlara yönelik çok ciddi dezenformasyon var. Hayatın her alanında ötekileştirilme ve devlet kontrolüne maruz kalındığı için Müslümanların gündelik yaşamı hayatta kalma mücadelesine döndü”- Serbest gazeteci Zafar Aafaq: “Milliyetçilere, Müslümanları ve onların görüşlerine katılmayanları hedef alma özgürlüğü verildi. Müslümanlar, çok zor dönemden geçiyor. Ülke, Hindu bir ülkeye dönüştürülmeye çalışılıyor”- Güney Asya İnsan Hakları Dokümantasyon Merkezi İcra Direktörü Ravi Nair: “Müslümanlara yönelik sayılamayacak kadar çok ayrımcılık vakası, örtülü ve açık biçimleriyle gündelik olaylar haline geldi”
Hindistan’da 2014’ten beri iktidarda bulunan Hindu milliyetçisi Hindistan Halk Partisinin (BJP), ayrımcı ve aşırı sağcı gruplara alan açan politikaları, ülkedeki en büyük azınlık Müslümanlara yönelik saldırıların artmasına neden oluyor.
Çevre ülkelerdeki Hindistan kökenlileri kapsayan Vatandaşlık Yasası’nın Müslümanları dışarıda tutması, tarihi camilerin daha önce Hindu tapınağı olduğu iddiasıyla kapatılıp tapınağa dönüştürülmeye çalışılması ve benzeri Müslüman karşıtı politikalar, “Hindistan’ın Hindu ülkesine çevrilmeye çalışıldığı” gerekçesiyle eleştiriliyor.
Müslümanların uğradığı saldırıların faillerinin cezalandırılmaması ve Müslümanlara yönelik nefret suçlarına ilişkin tedbir alınmaması da tepkilere yol açıyor.
Keşmirli insan hakları aktivisti Safoora Zargar, serbest gazeteci Zafar Aafaq ve Güney Asya İnsan Hakları Dokümantasyon Merkezi İcra Direktörü Ravi Nair, ülkede yükselen Müslüman karşıtlığının din ve ifade özgürlüğü üzerine etkilerini değerlendirdi.
“Müslümanlar yemek yemek, ibadet etmek ve çalışmak gibi temel meselelerde zorluklarla karşılaşıyor”
2020’deki “Vatandaşlık Yasası” karşıtı protestolardaki rolü gerekçesiyle hamileyken 3 ay boyunca hapiste tutulan ve eğitim hakkı elinden alınan, Hindistan kamuoyunun yakından tanıdığı Zargar, ülkesinde tarih boyunca pek çok ibadethanenin farklı dini gruplar tarafından dönüştürüldüğünü söyledi.
Zargar, ülkede 1948’de çıkarılan yasayla geçmişte hangi ibadethaneden dönüştürüldüğüne bakılmadan tüm mabetlerin olduğu gibi kalmasına karar verildiğini anlatarak, “Babri Mescidi, 1992’de geçmişte Hindu tapınağı olduğu gerekçesiyle Hindular tarafından yıkıldıktan sonra mahkeme kararıyla mescidin bulunduğu arazi Hindulara tahsis edildi. Bu karardan sonra Pandora’nın kutusu açılmış oldu. Özellikle 2014’teki iktidar değişiminden sonra milliyetçi Hindu gruplar daha da güçlendi. Şu anda tehdit altında olan Badayun’daki Jama Mescidi gibi birçok tarihi cami var.” dedi.
Cuma namazlarının kılındığı veya sesli ezan okunan camilerin sayısının da azaldığını anlatan Zargar, ülkede artık namaz kılmanın büyük zorluk ve risk haline geldiğini kaydetti.
Zargar, gün geçtikçe Müslümanların yaşadığı sorunların arttığına dikkati çekerek, “Müslümanlar yemek yemek, ibadet etmek ve çalışmak gibi temel meselelerde çok büyük zorluklarla karşılaşıyor. Müslümanlara yönelik çok ciddi dezenformasyon var. Hayatın her alanında ötekileştirilme ve devlet kontrolüne maruz kalındığı için Müslümanların gündelik yaşamı hayatta kalma mücadelesine döndü.” ifadelerini kullandı.
Hindistan’ın anayasayla tüm yurttaşlarına eşit muamele ve özgürlük vadeden bir ülke olmasına rağmen hükümetin 2019’da çıkardığı “Vatandaşlık Yasası”nın Müslümanları dışarıda tuttuğunu ifade eden Zargar, “Yeni yasaya karşı protestolar yapıldı. Protestocular, hükümetin gündemini anlayabilecek ve net şekilde görebilecek insanlardı. Onlar, kendi vatandaşlıklarının ve Hindistan’daki varoluşlarının tehlikeye girdiğini görmüşlerdi.” diye konuştu.
Zargar, ülkesinde sadece aktivistlerin değil, gazetecilerin de özgürlüklerinin çok ciddi biçimde baskı altında olduğuna işaret ederek, “Bir aktivist veya gazeteci olsanız bile acımasız yasalar tarafından suçlanabiliyorsunuz. Sırf bir suçla itham ediliyorsunuz diye eviniz herhangi bir yasal süreç olmadan bir gecede yıkılabiliyor. Aslında bu tutum Müslümanlara yönelik. Hindulara böyle yaptırımlar uygulanmıyor.” ifadelerini kullandı.
Camilerin yıkılması veya Hindu tapınağına dönüştürülmesinin dışında “inek linci” olarak tanımlanan saldırı biçimlerinin yoğunlaştığını belirten Zargar, Müslümanların “ineklerin kaybolması ve öldürülmesi” ile itham edilerek Hindu gruplar tarafından saldırıya uğradığını söyledi.
Zargar, bütün bu saldırıların kamusal alanlarda yapılıp kayıt altında gerçekleşmesine rağmen herhangi bir yaptırımının olmadığını vurgulayarak, “Bunlar halka açık linçlerdi. Aslında hala devam ediyor. Kameraların kaydettiği bu saldırılar 2017’den bu yana trend haline geldi. Saldırı videoları farklı platformlarda paylaşılıyor ve faillere bir şey yapılmıyor. Kayıtsız kalınan saldırıların herkes tarafından görülmesinin sonucu olarak linç gruplarına katılım büyüyor.” dedi.
“Ülke, Hindu bir ülkeye dönüştürülmeye çalışılıyor”
Serbest gazeteci Zafar Aafaq, Hindistan’ın 1947’de bağımsızlığını kazandığından beri anayasada laik ve demokratik ülke olarak tanımlandığını belirterek, azınlıkların ve farklı dini grupların hak ve özgürlükleri anayasayla güvence altına alınmış olsa da hükümetin Müslümanları hor görüp ayrımcı yasalar çıkarabildiğini söyledi.
Aafaq, “2014 senesinde Hindu milliyetçisi bir parti olan BJP’nin iktidara gelmesiyle ülkemizde durum büyük oranda değişti. Milliyetçilere, Müslümanları ve onların görüşlerine katılmayanları hedef alma özgürlüğü verildi. Müslümanlar, çok zor bir dönemden geçiyor. Ülke, Hindu bir ülkeye dönüştürülmeye çalışılıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Hindistan’da Müslümanlara yönelik nefret suçları ve şiddete değinen Aafaq, sözlerini şöyle tamamladı:
“İktidar partisinin destekçileri, ayrımcı siyasetlerini yapma konusunda giderek daha cesaretli hissediyorlar ve dışlayıcı siyaset tarzına inanıyorlar. Müslümanlar, ‘hadlerinin bildirilmesi gereken ötekiler’ olarak görülüyor. Hükümet, Müslümanlara yönelik ırkçı saldırılara kayıtsız kalmakla yetinmeyip teşvik ediyor. Müslümanlara karşı şiddet ve nefret suçu işleyenlere yumuşak davranılıyor. Hatta iktidar partisi mensupları tarafından sırtları sıvazlanıp destekleniyorlar. Saldırılar ve şiddetin dozu da buna bağlı olarak artıyor.”
“Hindutva, politik söylemin ana akımını oluşturuyor”
Yeni Delhi merkezli Güney Asya İnsan Hakları Dokümantasyon Merkezinin İcra Direktörü Ravi Nair de ülkesinde kaydedilen nefret suçlarındaki artışa dikkati çekerek, “Hindistan devletinin sözde laik tüm kurumlarının tehlikeye atılması veya yok olması nedeniyle nefret suçları sık sık işleniyor.” dedi.
Nair, Hindistan’ın kanun ve düzen mekanizmalarının büyük kısmının milliyetçi görünüşe sahip olduğunu belirterek, “Ulusal Azınlıklar Komisyonu gibi kurumlar hiçbir zaman etkili olmadı, kuruldular ve görevlerini yerine getirmeden yalnızca maaşlarını ve ikramiyelerini alarak işlev gördüler. Mevcut Ulusal İnsan Hakları Komisyonu, Hindistan’da insan haklarını korumaya çalışmıyor. Kanun ve düzen mekanizmasının ezici çoğunluğu her düzeyde mezhepçi.” yorumunu yaptı.
“Hindutva” olarak bilinen Hindu köktenciliğine ait yeraltı faaliyetlerinin serbest bırakıldığını kaydeden Nair, şunları dile getirdi:
“Hindutva, bugünün Hindistanı’nda hem politik hem de sosyal söylemin ana akımını oluşturuyor. Hindistan devletinin ve toplumsal oluşumlardaki muadillerinin yeni kökten dinci kontrolörlerinin, esas olarak Müslümanlara, ayrıca diğer azınlıklara Hindistan’da ancak ikinci sınıf vatandaş olarak yaşamaya devam edebileceklerini söylemek için bu şiddeti kullanması bilinçli bir çabadır.”
Müslümanlara yönelik büyük çaplı eylem planının hala başlatılmamış olmasını “skandal” olarak niteleyen Nair, şunları söyledi:
“Hükümet, Müslümanlar şiddete maruz kaldığında en iyi ihtimalle başka yöne bakarak görmezden geliyor ancak daha kötüsü aktif biçimde göz yumma durumu söz konusu. Müslümanlara yönelik sayılamayacak kadar çok ayrımcılık vakası, örtülü ve açık biçimleriyle gündelik olaylar haline geldi. Her yerde ve her mahallede Hindutva’nın toplumu kutuplaştırmaya yönelik şeytani planlarını engellemeye ihtiyaç var. Hindu köktenciliğine karşı birleşik barışçıl, şiddet içermeyen direniş tek cevap olmalı.”
Avrupa’da yasakçı kafa yine hortladı: Başörtüsüyle ilgili tepki çekecek karar
Avrupa’da yasakçı kafa yine hortladı: Başörtüsüyle ilgili tepki çekecek karar
Avrupa Adalet Divanının, çalışanların “dini, felsefi ve ruhani simgeler” kullanmasını yasaklamanın ayrımcılık olmadığı yönündeki 14 Ekim tarihli kararı sonrası AB ülkelerinde, işverenler keyfi başörtüsü yasakları başlatabilir.
Hindistan’da ırkçılar sınır tanımıyor
Hindistan’da Müslümanlara karşı girişilen ırkçı saldırılar her geçen gün farklı bir boyut kazanıyor. Camiler yıkılıyor, namaz kılmak engelleniyor, kutsal değerlere hakaret ediliyor, boykot kampanyaları düzenleniyor.
#Hindistan
#İslam ve Müslüman karşıtlığı
#mescit