skip to Main Content

Hindistan’daki “Küçük Mekke”nin yerine Ram tapınağı

https://www.milelvenihal.org/din-kultur-arastirmalari/hindistan-daki-kucuk-mekke-nin-yerine-ram-tapinagi

Hindistan’daki “Küçük Mekke”nin yerine Ram tapınağı

26 Jan, 2024

Yazar: Hakan Olgun

 

İktidardaki Hindistan Halk Partisi (BJP) lideri, Başbakan Narendra Modi’nin katılımıyla Hindistan’ın Uttar Pradesh eyaletinde 22 Ocak 2024 tarihinde bir Hind tapınağı ibadete açıldı. Tanrı Ram kültüne ait tapınağın açılmasının, Hinduların dini ritüellerini yerine getirmelerinin ötesinde bir anlamı vardı. Resmi olarak görkemli bir törenle açılışı yapılan tapınak esasen beş asırlık dini bir rekabetin yeni evresini ifade etmektedir.

 

Ram tapınağının inşa edildiği Kuzey Hindistan’daki Ayodhya şehri, 1528 yılında Müslüman Babür devletinin idaresine girmiştir. Şehri uzun süre yöneten Babürlüler buraya Babür Camii olarak bilinen bir mescit inşa etmişlerdir. Ancak modern çağda Müslümanlarla Hindular arasında bu camiden çok caminin inşa edildiği Ayodhya şehrinin kutsallığı önemli bir tartışma konusu olmuştur. Zira her iki geleneğin mensupları, Ayodhya’nın kendilerine ait olduğu iddiasını, şehrin kendi dinleri açısından kutsallığını ileri sürerek kanıtlamaya çalışmışlardır. Sırf bu nedenle taraflar, şehrin geçmişini tarih ötesine ya da mitolojik zamana kadar geri götürerek bölgenin hem dini hem tarihi gerekçelerle kendilerine ait olduğunu iddia etmişlerdir. Bunun için Hindular kutsal metin anlatılarına başvururken Müslümanlar peygamber mezarlarını kanıt olarak göstermişlerdir.

 

Hindu anlatısı

Hindu destanı Ramayana, Ayodhya şehrini Tanrı Vişnu’nun bir avatarı olan tanrı Ram’ın doğum yeri olarak tanımlar. Dünya edebiyat tarihinin en uzun destanlarından sayılan Ramayana anlatısının, M.Ö. 500’lü yıllarda başlayan Klasik Hinduizm dönemine kadar geri gittiğine inanılmaktadır. Bu destanda öykülendiği üzere, Tanrı Vişnu’nun adalet ve düzeni yeniden tesis etmek için on avatar halinde dünyaya indiğine inanılır. Bu on avatar arasında Krishna ve Rama en yaygın olarak bilinenleridir. Vişnu’nun yedinci avatarı olan Rama’nın dünyayı şeytanların gücünden kurtardığı ve ardından Ayodhya şehrini adil bir şekilde yönettiği söylenir. Hindu inancına göre Ayodhya şehri bir dönem ortadan kaybolmuşsa da efsanevi kral Vikramaditya tarafından manevi yöntemlerle şehir yeniden keşfedilmiştir. Hatta kralın şehri tanrı Rama’nın doğum yeri ilan ederek buraya büyük bir Ram tapınağı inşa ettiğine inanılmaktadır.

 

Tanrı Vişnu’nun avatarı olarak destanda anlatılan Ram’ın doğum yerinin Ayodhya şehri olduğu modern çağda bile etkili olacak şekilde Hind geleneğine böylece yerleşmiştir. Destanın mitolojik anlatısının tarihsel bir zemine dayandırılması için bir dönem gözden kaybolan şehrin manevi bir yöntemle yeniden bulunduğu iddiası da popüler kültüre eklenmiştir. Böylece Ram’ın doğum yeri olduğuna inanılan Ayodhya’daki Ram tapınağı destansı iddianın ötesine taşınıp tarihselleştirilmiştir. Buna rağmen Hindu anlatısındaki gibi şehirde bir Ram tapınağının varlığı konusunda herhangi bir tarihi kayıt olmadığı gibi arkeolojik bir bulgudan da söz edilemez.

 

Müslüman anlatısı

Hindistan’da yaşayan Müslümanların ise Ayodhya şehri hakkında daha farklı bir öyküsü vardır. Ayodhya’nın XVI. yüzyılda Babürlülerin eline geçtiği bilinse de Müslüman geleneğinde bölgenin çok daha eski bir tarihi vardır. Müslümanlar Ayodhya’nın kendilerine ait oluşunu İslam öncesine hatta Şit ve Nuh peygamberler dönemine kadar geri götürmektedir. Nitekim bölgedeki Müslümanlar tarafından bu iki peygamberin mezarlarının burada olduğuna inanılmaktadır. Hatta bazı mezarlar bu iddianın ispatı olarak gösterilmektedir. Esasen Ayodhya bir Müslüman sufi merkezi olarak pek çok mezar, türbe ve dergâhı bünyesinde barındırmaktadır. Hatta bu bölgedeki Babürlüler zamanında yapılan cami başta olmak üzere türbe ve dergahlardan dolayı burası Müslümanlar için “Küçük Mekke” olarak isimlendirilmiştir.

 

Hindistan XIX. yüzyılın ortalarında Britanya egemenliğine girdiği dönemde de Ayodhya şehri Müslümanlar için kutsal bir şehir olma özelliğini korumuştur. Elbette bunun gerekçesi Şit ve Nuh peygamberlere atfedilen mezarlar kadar, bölgedeki cami, türbe ve dergâh gibi Müslüman Sufi geleneğine ait pek çok dini yapının bulunmuş olmasıdır.

 

Hind milliyetçiliği

Babür Camii bölgesi Hindistan’ın Britanya nüfuzuna girdiği döneme kadar Müslümanların idaresi altında olmuştur. Ancak 1856 yılında bölgenin İngilizler tarafından yönetilmeye başlanmasıyla birlikte Babür Camii’nin bulunduğu bölgenin sahiplenilmesi konusunda Müslümanlar ile Hindular arasında gerilimler yaşanmaya başlanmıştır. Çeşitli Hindu militan örgütler kral Vikramaditya’nın inşa ettiği Ram tapınağının yıkılarak yerine Babür Camii’nin yapıldığını ileri sürmektedir. Buna karşı Müslümanların görüşü, caminin Hindu tapınağı üzerine değil boş bir alana inşa edildiği ve bir Hindu tapınağının yıkıldığına dair herhangi bir kanıtın bulunmadığı yönündedir. Böylece Müslüman ve Hindu gruplar arasında bu dini sitenin mülkiyeti hakkında şiddetli bir gerilim ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla şehrin tarihsel olarak hangi topluma ait olduğuyla ilgili tartışmalarda Vişnu’nun avatarı olan Ram’ın doğum yeri veya Şit ile Nuh peygamberlerin mezarı gibi iddialar bu dönemde önem kazanmıştır.

 

Hindistan’ın 1949 yılında bağımsızlığını kazanmasından sonra Hind milliyetçilerin şehri Hindulaştırma baskısı artmış hatta bazı Hindular Rama ve diğer Hindu tanrı ya da tanrıçalarının putlarını cami kompleksine yerleştirmişlerdir. Yine bu dönemde tanrı Ram kültü Kuzey Hindistan’da hızla popüler hale gelmiştir. Nitekim Tanrı Vişnu inancına bağlı çok sayıda kişi şehrin Ram’ın doğum yeri olduğu söylentilerden dolayı Ayodhya’ya yerleşmiş ve burası Hindular için önemli bir hac merkezine dönüşmüştür. 1990’lı yıllara gelindiğinde şehirde yüzlerce Hindu tapınağı inşa edilmiş ve şehrin ekonomisi Ram kültüne bağlı olarak gelişmiştir

 

Hindistan Halk Partisi ve Ram tapınağı

Hinduların her geçen gün artan ilgisi nedeniyle bu kutsal bölge Hindular ve Müslümanlar arasındaki gerilimi artırmıştır. Hükümet çözüm olarak cami bölgesini her iki tarafın kullanımına kapatmıştır. Ancak konu 1986 yılında Hind milliyetçilerin Babür Camii’ne giriş yasağının kaldırılması için hükümete yaptığı taleple yeniden gündeme gelmiştir. Nihayet kutsal bölgeye giriş kısıtlaması sadece Hindular için kalkarken Müslümanlar için yasak devam etmiştir. Bu gelişmeden cesaret alan Hind milliyetçileri caminin yerine Ram tapınağını yeniden inşa etme konusunda hareket geçtilerse de buna izin verilmemiştir. Ancak konu hızlı bir şekilde ülkenin siyasi gündemine girmiş ve bu milliyetçi duyguların beslediği kamuoyunu arkasına alan Hind milliyetçisi örgütler için Babür Camii’ni yıkıp yerine Ram tapınağı yapmanın önündeki engeller kalkmıştır. Nitekim 6 Aralık 1992 tarihinde bu bölgede Ram tapınağını yeniden inşa etme niyetlerini ilan eden Hindu örgütler, çok geçmeden XVI. yüzyıla ait tarihi Babür Camii’ni yıkmayı başardılar. Hemen ardından da caminin yerine geçici bir tapınak kurarak içine tanrı Ram’ın heykellerini yerleştirmişler ve şehri Hinduizm’in önemli bir kült merkezi olarak kutsamışlardır.

 

Böylesi bir tarihsel gerilimin ürünü olan Ram tapınağının, bir süre önce başlatılan inşaası tam olarak bitmese de bir bölümünün iktidar partisi lideri ve Başbakan Modi tarafından açılışı yapılmıştır. Yaklaşan seçimler için siyasi bir propaganda olduğu iddia edilse de milliyetçi partinin uzun yıllar iktidarı elinde tutacak kadar güçlenmesinde Ram kültünün önemli bir etkisi olduğu anlaşılmaktadır. Bu arada Hindistan’ın yönetim olarak kendisini “seküler” bir devlet olarak tanımladığı kimsenin aklına bile gelmemekte. Sonuç olarak Hindistan’ın beş asırlık “Küçük Mekke” adlı cami-şehri şimdilik tarihten çekilmiş gibi görünüyor.

Back To Top