Hindistan’da artan şiddet olayları Gandi’nin mirasını ve ülkenin geleceğini tehdit ediyor
Hindistan’da artan şiddet olayları Gandi’nin mirasını ve ülkenin geleceğini tehdit ediyor
Halil İbrahim Medet
03.10.2022 İstanbul
“Hindu köktenciliğinin kudurmuş bir biçimi şimdi Gandi’nin düşünce ve öğretilerini ateşe vermeye çalışıyor. Tehlikede olan sadece Gandi’nin mirası değil aynı zamanda Hindistan’ın geleceği.”
Hindistan’daki artan şiddet eylemleri ve ülkenin bağımsızlık mücadelesinin lideri Mohandas Karamchand Gandi’nin şiddeti reddeden”Satyagraha” doktrinine aykırı politikalar Hindistan’ın geleceğini tehlikeye atıyor.
Doğumunun 153. yılında başta Hindistan olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde anılan Gandi, haksızlığa karşı duruşu, yaşantısı ve şiddete başvurmayan protesto gösterileriyle tanındı.
Yeni Delhi merkezli Güney Asya İnsan Hakları Dokümantasyon Merkezi İcra Direktörü ve Hindistan’da faaliyet gösteren Vigil İndia Hareketi’nin “1997 İnsan Hakları Ulusal Ödülü” sahibi Ravi Nair ve Hindistan Sosyalist Partisi Genel Sekreteri Sandeep Pandey, AA muhabirine, ülkesinde “Ulusun Babası” olarak nitelenen Gandi’nin şiddetsizlik doktrinini ve güncel siyasetle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Yeni Delhi Üniversitesinde okuduğu yıllarda “koyu Marksist” olduğunu belirten Nair, o dönemde Gandi’nin öğretilerini benimseyen sosyalistlerle karşılaştığını ve bu sayede şiddet eylemlerinden uzak durduğunu söyledi.
Öğrencilik yıllarının başında şiddet eylemlerine karşı olmadığını kaydeden Nair, şöyle devam etti:
“Şimdi emekli Hintçe Profesörü Rajkumar Jain’in doktora öğrencisi olduğu o yıllarda polis şiddetine maruz kaldığını gördüm. Jain, ‘Bana ne yapılırsa yapılsın elim öfkeyle kalkmayacak’ şeklindeki Gandici öğretileri savunuyordu. Biz berelerimizle Che Guevera olmak isterken Jain’in bizlerden çok daha cesaretli olduğunu fark ettim. Bu benim özel aydınlanma anımdı. Orada durup dövülmek ve bir Budist ilahisi gibi şiddet içermeyen direniş mottolarını mırıldanmaya devam etmek, fiziksel ve daha da önemlisi ahlaki cesaret gerektiriyordu.”
Hindistan’da Gandi’nin mirası “şiddetsizlik” tehlike altında
Gandi’nin dini kimliğini, ülkedeki diğer din ve inanış mensuplarını ayrıştırmak için kullanmadığına dikkati çeken Nair, “Gandi dindar bir Hindu’ydu ama mezhepçiliğin siyasi düşüncesini ve çalışmasını kirletmesine izin vermedi.” diye konuştu.
Gandi’nin, ayrımcı politikalar uygulayan resmi kurumlarca temsil edilemeyeceğinin altını çizen Nair, “Gandi’nin mirası olan kurumları Orta Çağ manastırları gibi yönetiyorlar. Adaletsiz hükümet politikaları veya toplumsal uygulamalara karşı onun sivil itaatsizlik öğretilerini teşvik etmek için hiçbir şey yapmayan bu ‘resmi Gandilerden’ nefret ediyorum.” ifadesini kullandı.
Nair, bugün Hindistan’da Müslümanlara karşı nefretin hükümet tarafından teşvik edildiğini belirterek, bunun karşı çıkılması gereken adaletsizliklerin başında geldiğini ifade etti.
Müslümanlara yönelik artan saldırılar ve radikal Hindu milliyetçiliği konularına da değinen Nair, “Müslümanlara yönelik pogromları, linçleri ve Müslümanları ikinci sınıf vatandaşa indirme girişimleri Hindu köktenciliğinin kudurmuş bir biçimi. Şimdi Gandi’nin düşünce ve öğretilerini ateşe vermeye çalışıyor. Tehlikede olan sadece Gandi’nin mirası değil aynı zamanda Hindistan’ın geleceği.” dedi.
“Gandi, Hindu-Müslüman birliği için hayatını ortaya koydu”
Hindistan Sosyalist Partisi Genel Sekreteri Pandey ise Mahatma Gandi’nin “hakikat ve şiddetsizlik” kavramlarıyla özdeşleştiğine işaret ederek, bu değerlerin Hindistan’da iktidardaki Halk Partisi (BJP) tarafından yok edildiği görüşünü paylaştı.
Pandey, yeni tarım yasalarını protesto eden çiftçilerin 4 Ekim 2021’de düzenlediği gösterilerde İçişleri Bakanı Ajay Mishra’nın oğlu tarafından kullanıldığı iddia edilen aracın, göstericilerin üzerine sürülmesi sonucu 8 kişinin ölmesini ve Hindistan Yüksek Mahkemesi’nin, BJP eski Sözcüsü Nupur Sharma’nın, İslam dinine ve Hazreti Muhammed’e hakaretten tutuksuz yargılanması kararını değerlendirdi.
Bu iki olayda siyasetin şiddeti milliyetçi motivasyonlarla meşrulaştırdığını kaydeden Pandey, ülkesinde failin ve mağdurun dinine ve kast sistemindeki yerine göre değerlendirildiğini söyledi. “Kurbanın Hindu değilse sanık” haline gelebileceğini aktaran Pandey şu ifadeleri kullandı:
“BJP eski Sözcüsü Nupur Sharma, Hazreti Muhammed hakkında hoş olmayan yorumlar yaptı. Hakkında herhangi bir işlem yapılmadı ancak onun yorumlarını sosyal medyadan paylaşan gazeteci Mohammad Zubair 23 gün hapiste tutuldu. Polis, Sharma’nın açıklamalarını protesto eden Müslümanları gözaltına aldı. Çiftçilerin ölümü nedeniyle İçişleri Bakanı Ajay Mishra hakkında işlem yapılmadı.”
“Gandi sevgi öğretisini insanlar arasında yaydı”
Pandey, Gandi’nin toplumsal uyum için verdiği çabalarla ilgili ” Mahatma Gandi, Hindu-Müslüman birliği için hayatını ortaya koydu. Onun için bu o kadar önemliydi ki ülke 14 Ağustos 1947’de bağımsızlık kutlamaları yaparken törene katılmamıştı çünkü Bengal’deki Müslümanlarla Hindular arasındaki çatışmaları durdurmaya, toplumsal yangınları söndürmeye çalışıyordu.” şeklinde konuştu.
Hindistan’da nüfusun büyük kısmının Hint milliyetçisi BJP’yi desteklediğini aktaran Pandey, şu ifadeleri kullandı:
“Ailesi ya da geçim derdi olan sıradan bir kişi, nefret ve şiddet siyasetinden hoşlanmaz. Gandi sevgi öğretisini insanlar arasında yaydı. İnsanlar arasında güvenlik duygusunu tesis eden işte bu sevgidir. Hindistan, şu anda Gandi’nin yolundan sapmış olabilir, ancak uygar bir toplum olarak hayatta kalmak istiyorsak, tek alternatifin bu olduğundan emin olmalıyız. Gandi’nin mesajları bize hep rehberlik edecek.”
Gandi, Satyagraha ilkelerini kullanarak Hindistan’ın bağımsızlığı için çalıştı
1900’lerin en saygın manevi ve siyasi liderlerinden Mohandas Karamchand Gandi, 2 Ekim 1869’da “Vaişya-Tacirler” sınıfına mensup bir ailenin çocuğu olarak Hindistan’ın Porbandar kentinde doğdu.
Gandi, 18 yaşına geldiğinde hukuk okumak üzere İngiltere’nin başkenti Londra’ya gitti. Eğitimini tamamlayıp Hindistan’a döndükten bir süre sonra 1893’te “Dada Abdullah & Co” adlı Hint şirketin avukatı olarak gittiği Güney Afrika’da Hint işçilerin haklarını korumak için mücadele verdi ve bu kapsamda 1894’te Natal Hint Kongresi’ni kurdu.
Gandi, Hint halkının haklarını güvence altına almak için 21 yıl boyunca Güney Afrika’da kaldı. Orada, “Satyagraha” adı verilen cesaret, şiddetsizlik ve hakikat ilkelerine dayanan bir sivil eylem yöntemi geliştirdi. Satyagraha ile siyasi ve sosyal hedeflere ulaşmak için en uygun yöntem olarak “şiddetsizlik” ve “sivil itaatsizliği” destekledi. 1915’te Gandi Hindistan’a döndü.
Satyagraha ilkelerini kullanarak Hindistan’ın Birleşik Krallık’tan bağımsızlığını kazanması için faaliyetler yürüttü. Gandi, Güney Afrika ve Hindistan’daki faaliyetleri nedeniyle İngilizler tarafından birçok kez tutuklandı. Hint halkını şiddet içermeyen direniş yoluyla İngiliz yönetiminden kurtarmaya yardım eden Gandi, Hintliler tarafından ‘Hint Ulusunun Babası’ lakabıyla onurlandırıldı.
Hindistan 1947’de bağımsızlığını kazandı. Ülke, Hindistan ve Pakistan olarak ikiye bölündü. Bu dönemde Hindular ve Müslümanlar arasında pek çok karışıklık meydana geldi. Gandi bu dönemde Hinduların ve Müslümanların barış içinde bir arada yaşadığı birleşik Hindistan’ın savunuculuğunu yaptı.
Gandi, tüm inançlara ve dinlere karşı hoşgörü programına karşı çıkan bir Hindu fanatiği Nathuram Godse’nin düzenlediği suikast sonucunda hayatını kaybetti.